30 Ocak 2019 Çarşamba

KURAN’IN DOĞRUDAN RESULULLAHIN ŞAHSINA YÖNELİK AYETLERİN,

  KURAN’IN ÖĞRETİSİ PEYGAMBER İNANCINDA;  Allah insanların kurtuluşu için baştan beri resuller göndermektedir. Bunların görevleri Allah’ın kendilerine verdikleri bilgiyi hiç değiştirmeden zamanında  insanlara ulaştırır, bunları nebi sıfatıyla hayata uygulayarak güzel bir örneklik teşkil ettirerek dinin hayat haline getirilmesini sağlarlar.. Diğer insanlar gibi Allah ın kurallarına kendileri de uyar.

       Peygamberler; Allah ın hüküm koymadığı alanlarda sosyal hayatta karşılaşılan veya karşılaşılması muhtemel sorunlara yönelik, devlet başkanı veya inanların lideri olarak; bulundukları coğrafi yapı ve toplumun geleneği ölçüsünde aklını vizyonunu öngörüsünü kullanarak bu alanlarda bilgi sahibi olanların görüşlerini de alarak çözüm üretir, yasaklar koyar ve kaldırır.  Kimlik oluştururlar. Bu kurallar yüce Allah tarafından hüküm haline getirilmediği sürece din değildir! Nebinin o dönem ve şartlar için içtihadıdır.  Nitekim Yüce Rab bunlardan bir kısmını hüküm haline getirebilir.  Mesela Medine’ye ilk geldiği günlerde Cuma günü tüm cemaati mescitte toplayarak toplum sorunlarını dile getirmesinin ardından, çok sonraları Allah, Cuma suresinde bu eylemi tüm Müslümanlara Cuma günleri Müslümanların sorunlarının görüşülüp çözülmesine yönelik mescitlerde toplanılmasını hüküm haline getirmiştir. Yine kuran da süt kardeşlerle evlenilmeyeceğinin belirtilmesinin ardından Allah resulünün kimlerin süt kardeşi olacağı konusunun detaylandırılması… gibi.
       Allah resulü, Fani bir kul, bir insan olma özelliğinde olmasına rağmen  diğer insanlardan farkı vahiy almasıdır. Nebi sıfatı ile  icraatlarında en ufak bir yanlışa tevessül edilmesinde dahi gidişata yüce Rab hemen müdahale ederek onları  uyarır. Zira yanlış bir örneklik ümmete mal olmasın diye.!  Çünkü Peygamberler insanlara yol gösterici  yüce bir ahlak sahibidirler.
       Allah, Hz. Peygamber’in mucize göstermesini ve müşriklerin bu konudaki isteklerini sürekli reddetmiştir. Nitekim bu isteklerin hemen arkasından Hz. Peygamber’in: “Rabbimi tenzih ederim. Ben sadece beşer bir elçiyim. Demiştir. Ayrıca, peygamberler Allah’ın elinden kurtarıcı değillerdir.
Başlıkta da belirtildiği gibi aşağıdaki sure adı ve numaraları verilen ayetlerde  Resulullah’ın konumunu, yetkisi, neyi ne kadar bilebileceği, ne yapacağı ve ne yapmayacağı belirtilen ayetlerdir. Allah resulü Kuran ayetleri sınırları içerisinde konumlanan bir peygamberdir. Ne eksiği vardır ne de fazlalığı. İnsanlar ondan ne bir şey eksiltebilir, küçümseyebilirler  ne de ilave ederek O’nu aşırı yüceltmeye kalkabilirler. Bu konu ile ilgili bütün sınırı çizen yalnız Allah tır. Allah ın bir kararını etkileyecek her hangi bir güç merci asla yoktur.
                                             İŞTE KURAN IN ANLATIMINDAKİ RESUL
Ey insanlar! Ben sizin hepinize gönderilmiş olan Allah Resulüyüm. (Araf, 7/158) (O halde) Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın (Ali İmran, 3/31) (Çünkü) Ben O’nun tarafından size gönderilmiş olan bir uyarıcı ve müjdeciyim. (Hud,11/2)
Ben –Rabbimden- bana ne vahyolunuyorsa sadece ona uyuyor ve sizi de onunla uyarıyorum. (Enam 50,51)* Bu Kuran bana -bunun için, yani- sizi ve ulaştığı herkesi kendisi ile uyarayım diye vahyediliyor/vahyedildi.(Enam, 6/19).
Ben –Kur’an bana vayhedilmeden önce, ki ben onun bana vahyedileceğini ummuyordum (28/86)- kitap nedir, iman nedir bilmezdim.(Şura,42/52)*  (Ama Allah) Bana sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım diye onu bana vahyetti.(Enam,6/19).  Ve ben de sizi onunla uyarıyor, onunla sizi doğru yola iletiyorum.(Şura, 42/52)*
Benim –daha önce- mele-i ala/melekler topluluğunun tartışmaları hakkında hiçbir bilgim yoktu. Ama artık açık bir uyarıcı olduğum için –bunlar- bana vahyolunuyor. (Sad 69,70).
Ben Rabbimden bana ne vahyolunuyorsa sadece ona uyuyorum. (Araf, 7/203)
Benim yaptığım sadece Allah’tan geleni, O'nun Risâlet’ini tebliğ etmekten ibarettir.(Cin, 72/23)
Ben gaybı bilmem. (Enam, 6/50) Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, -o zaman kendim için- tabi ki daha çok hayır yapardım. Ve -o zaman- bana hiçbir fenalık da dokunmazdı. Ama ben sadece inananlar için gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim. (Araf, 7/188)
Allahın Resulü/Elçisi olarak bana düşen sadece tebliğdir. (Ali İmran, 3/20;Maide, 5/92)* Ben, buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.(Sad, 38/86) Eğer ben sizden bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Ücretim yalnız Allah'a aittir. O, her şeye şahittir. (Sebe, 34/ 47
Ben, Rabbimin bana indirdiği (Kur’anı) size tebliğ etmekle görevliyim. Eğer bunu yapmazsam, risaleti tebliğ etmemiş, O’nun elçiliğini yapmamış olurum.(Maide, 5/67)*
Ben –daha önce benzeri olmayan- türedi bir Resul/Elçi değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilemem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.  (Ahkaf, 46/9
Ben, tıpkı sizin gibi bir beşerim (ilah değilim). Bana, ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. (O halde) Kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa, güzel ameller işlesin ve Rabbine yaptığı ibadetlerinde –ben dahil- hiç kimseyi O’na ortak koşmasın.(Fussilet, 41/6)
(Çünkü) Ben, sizin için herhangi bir zarar verme veya fayda sağlama gücüne sahip değilim. (Cin, 72/21) (Hatta) Ben, Allah'ın dilemesi haricinde kendim için bile bir fayda sağlama veya –gelecek- zararı önleme gücüne sahip değilim. (Araf, 7/188;Yunus, 10/49)
Beni Allah'a karşı himaye edecek hiçbir güç/ kimse yoktur, benim Allah’tan başka sığınacak kimsem de yoktur. (Cin, 72/22) Benim velim/koruyucum Allah’tır. Ki O, Kitabı indirmiştir. Ve O, salihlerin veliliğini (koruyuculuğunu) da yapandır. (Araf,7/196)
Ben sizin üzerinize vekil değilim.(Yunus, 12/108) Ben, sizin üzerinize bir zorba da değilim (Ğaşiye, 88/22) Ben sizin için sadece bir uyarıcıyım (Hicr, 22/49).
Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmiyorum. Ben size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, bana ne vahyolunuyorsa sadece ona uyuyorum. (Enam, 6/50)
Bana Müslümanlardan olmam ve Kur'ân okumam emrolunmuştur. (Neml, 27/91) Eğer Allah dileseydi, ben size onu okuyamazdım, Allah da onu size bildirmezdi (ama Allah diledi ve onu size okudum). Ben bundan önce bir ömür boyu içinizde durmuştum. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? (Yunus, 10/16)
(İstediğiniz gibi bir ayet getirmediğim zaman, bana diyorsunuz ki, ‘derleyip toplasana’)* Oysa ben Rabbim bana ne vahyediyorsa sadece ona uyuyorum. İşte bu (Kur'an), inananlar için Rabbinizden gelen basiretler, hidayet ve rahmettir. (Araf, 7/203)
Ben o (Kuranı) asla kendiliğimden değiştiremem, -sizin ‘ya bu Kuranı değiştir ya da bize başka bir Kuran getir’ şeklindeki talebiniz-* olacak şey değildir. Çünkü ben, bana ne vahyolunuyorsa ona uyuyorum. Eğer Rabbime karşı isyanda bulunursam büyük günün azabından korkarım. (Yunus, 10/15)
Eğer –iddia ettiğiniz gibi-* onu gerçekten ben uydurmuş isem, sizin Allah tarafından bana gelecek şeyi savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur'an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter.(Ahkaf 46/8)
Eğer ben –haktan- saparsam, bu, kendi kusurumdandır. Ama eğer doğru yolu bulursam, bu,  Rabbimin bana vahyettiği (Kur'an) sayesindedir. (Sebe, 34/50)
Ben dinimi yalnızca Allah’a halis kılar ve yalnızca Allah'a ibadet ederim. (Zümer, 39/ 14
Benim salatım ve ibadetlerim ve hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir  (Enam, 6/162)
Ben sadece Rabbime dua eder ve –dualarımda- hiç kimseyi ona ortak koşmam. (Cin, 72/20)
Ben Rabbimden gelen açık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Ama sizin çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Çünkü hüküm Allah'ındır. (Enam, 6/57)
Eğer acele istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızdaki iş çoktan bitirilmiş olurdu (ama bu benim elimde değildir). Allah zalimleri daha iyi bilir.(Enam, 6/58)
Ben hepinize  –gerçekleri- ilan ettim. Ben, tehdit edildiğiniz şey yakın mıdır yoksa uzak mı, onu  bilemem. (Enbiya, 21/109)
Ben -hak olduğu halde Kuranı yalanlayan kavmimin- vekili değilim.(Enam, 6/66)* (Ey beni yalanlayanlar!) Benim amellerim bana, sizin emelleriniz size aittir. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım.(Yunus, 10/41)
Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam.(Kafirun, 109/1,2) Sizin dininiz size, benim dinim bana. (Kafirun, 109/6
Şüphesiz Rabbim beni doğru yola yöneltmiştir; sapasağlam dine; Hanif (muvahhid olan) İbrahim'in dinine. O, ortak koşanlardan değildi.(Enam, 6/161)
Ben, her şeyin Rabbi olan Allah’tan başka Rab mı arayacağım?/aramam (Enam, 6/163)
Ben, mufassal kitabı indiren Allah’tan başka hakem mi arayacağım?/aramam (Enam, 6/114)
Ben Allah'ın indirdiği –o- Kitab'a inandım. Ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Aramızda tartışılacak bir konu/belge yoktur. Hepimizi bir araya toplayacak olan Allah’tır. Ve dönüşümüz de O'nadır. (Şura,42/15)
Allah bana bu Kitabı indirmiş (7/2) ve bana onunla uyarmamı (6/19,92), onunla hükmetmemi (4/105), onunla insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmamı (14/1), insanlar arasındaki ihtilafları onunla çözmemi (16/64) ve insanlara onunla beyanat vermemi (16/44) emretmiştir.*  
(Ey Resul) Bu Kitap sana göğsünde bir sıkıntı oluşsun diye değil onunla uyarman ve müminlere onunla öğüt vermen için indirilmiştir. (Ey inananlar) Rabbinizden size indirilen (bu kitaba) tabi olun. Ve ondan başka bir evliyaya tabi olmayın. (Lakin) Ne kadar da azınız bu öğüdümüzü tutuyorsunuz! (Araf, 7/2,3).
Sen, sana vahyedilen (bu Kur’an’a) sımsıkı sarıl. Çünkü sen –onun sayesinde- doğru yol üzerindesin. O, hem senin hem de kavmin için bir öğüttür. Ve hepiniz ondan hesaba çekileceksiniz (Zuhruf, 43//43,44).
GELENEĞİN  ORTAYA KOYDUĞU  PEYGAMBER ALGISI;    Bütün kainat Peygamberin yüzü suyu hürmetine ve  Arş, levh, kalem, kürsî, gökler, yerler, insanlar, cinler, ay, güneş, melekler, cennet, cehennem   onun nurundan yaratılmıştır! O, insan dışında mümkün ve gerçek olan melek, cin, hayvânât, nebâtât hatta cemâdât bütün varlık türleriyle iletişim içerisindedir! Peygamber kendiliğinden asla bir şey söylemez! Ona söyleyeceği ve yapacağı şeyler bir şekilde iletilir.  Masumdur, asla hata yapmaz! Anlaşılması mümkün olmayan kuranı açıklar.  Allah ın koyduğu hükümler dışında kendi de hüküm koyar. İşine gelmeyen ayetlerin nesh ederek hükmünü ortadan kaldırabilir!. Kuran dışında Allah tan gayrimevlüt vahiy alır!. Kuran’da ne zaman ve nasıl yapılacağı belirtilmeyen ibadetlerin yapılışını gayrimetlüv vahiy veya Cebrail vasıtası ile öğrenir!.  Durum böyle olunca onun her söylediği söz vahiydir!  Allah ın emirleri dışında her yaptığı eylemde sünnettir!. Bağlayıcılığı vardır. Ümmetin büyük günah işleyenlerine şefaat edecektir!. Binlerce mucizesi vardır!. Dünyaya gelmeden ruhlar aleminde iken peygamber olacağını bilindiğinden, bunun alametleri dağda, taşta, ağaçta görülmüş ve annesinin onu doğurduğu sırada Peygamberliği müjdelenmiştir!. Kuran dışı gaybı bilgi verilmiştir!. Geçmişi ve geleceği bilir!. Bunları istediği ile paylaşabilir!. Her türlü hastalığı ve sakatlığı tedavi edebilir.  Sahabe  O’nun saçının bir telini, abdest suyunu,  tükürüğünün dahi yere düşmesine izin vermezdi!. Bazı rivayetlere göre, Hz. Peygamber cinsel açıdan 30-40 erkek gücüne sahiptir. Allah tarafından yedirilip içirildiği için uzun süre acıkma ve susama hissetmemektedir. O ruhuyla ve cesediyle canlı olup cesedi çürümemekte, vefat ettiği günkü gibi taptaze ve kokusu değişmeden kalmış bulunmaktadır. Hatta şu an kabrinde hanımları ile karı koca ilişkisi içinde olduğunu iddia eden rivayetler bile vardır.

KURAN VE GELENEK ÖLCÜLERİNE GÖRE İNSANLAR PEYGAMBERİ NASIL ANLADILAR!..?
İSLAM DÜNYASINDAKİ İKİ AYRI PEYGAMBER ALGISI !
Yüce Rab,  insanı yarattı. İnsanın mutlu ve güzel bir hayat sürmesi içinde onlara peygamberler vasıtası ile yol  haritası gösterdi.  Yani Vahiy gönderdi. Gönderdiği vahiyde,  tayin ettiği elçiye, resullere sakın ha sizler  benim sözlerimden  zerre sapmayın.  İkinci bir paralel yol icat etmeyin dedi. Maide 67: Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez. Dedi.
Gönderdiği resuller, Allah ın emir maksat ve amacına yönelik sürdürdükleri faaliyetlerinde zaman zaman küçük sapmalara yani kalplerinde bir kayma hissedildiği an, hemen onları uyarıldı.  Onlara hakkı hatırlattı.
Sonra,  yüce Rab resuller vasıtası ile bütün insanlığa, “Allaha ve resullerine uyun, itaat edin “ dedi.  Bu çağrıyı insanlar iki şekilde anladılar.
Birincisi, Allah ın kitabında belirttiği sözlerine, emir ve nehiylerine uyulması,  bununla birlikte ayrıca, geleneğin ürettiği rivayetler çerçevesinde ilave bir anlayışla resullerin de emir ve nehiylerine de uyulması. Şeklinde anladılar. Yani Resullerin de, Allah ın emri dışında  yeni emir ve nehiylerinin olduğu, bunlarda  Allah ın emri gibi uyulması  zorunlu olan hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği  şeklinde yorumlandı ve bu inanç  akide haline getirildi.
İkinci görüşte; Yüce Rab’bın kendisi yani  zatı ile doğrudan hiçbir insan topluluğuna seslenmedi.  Baştan  beri bütün emirlerini insana  hemcinslerinden seçtiği birisi vasıtası ile iletti.  Yani kendisine insanlardan elçi seçti.  Seçtiği resullerine de,  kendi emir ve yasaklarına uymasını, yoldan sapmamasını tembih etti. Gönderilen resuller Allah ın emirlerini harfiyen yerine getirdiler. İnsanlar da bu emirlerin Resuller tarafından icat edildiğini sanmamaları için de,   insana hatırlatmada bulundu.  Kuran bütünlüğü içinde bu konuda söylenen söz kısaca  ; “RESULLERİN, SİZLERE TEBLİĞ ETTİKLERİNİ SAKIN ONLARIN SÖZLERİ VE FİKİRLERİ SANMAYIN. ONLARIN BÜTÜNÜ BENİMDİR. DİN İLE İLGLİ KENDİME HİÇ BİR ORTAKCI SECMEDİM, KABUL DA ETMEM!” Dediği anlaşılmaktadır.
Seçtiği elçilerin öne çıkan vasıfları;  Birisi nebi  diğeri resul … Resul yani elçi, Allahtan aldığını emirleri  hiç eksiksiz geciktirmeden insanlığa ulaştırırken, nebi de  bu emirleri en güzel bicimde insanlığa örneklik teşkil ederek  hem kendi yaşadı .
PEYGAMBERLER, GAYBI BİLEBİLİRLER Mİ?
Toplumda yerleşik din inancında peygamberin gaybı bildiği görüşü hakimdir.  Oysa Kuran’da gaybın anahtarının yalnız Allah katında olduğu belirtilmekle birlikte, Ayetlerden anlaşıldığı kadarıyla  resullere  gayb bilgisi olarak kendilerine verilen kitaplar kadar olduğu şeklindedir. Eğer Allah resulü Kuran dışında bir gayb bilgisi olsaydı aşağıda ifade edilen hususlarda gerekli tedbirleri almaz mıydı?  
Taife  çıkar bir  yol bulmak için giden  Allah resulünün başına gelenler; öldüresiye dövülüp başının ayaklarının kanlar içinde kalmasını  önceden bilememesi, neyin ifadesidir
Allah resulüne hicret öncesi suikast yapılacağını, İbn Sad’ın rivayetinde belirtiği üzere “Hz. Peygamber’in büyük halası Rukayka bt. Sayfi b. Haşim, muhtemelen dedikoducu komşularından duyup,  Kureyş’in toplandığını ve bu gece kendisine suikast yapacaklarını Hz. Peygambere bildirdiğini söylemektedir.  Asrımızın büyük tarihçilerinden Muhammed Hamidullah da buna itibar etmektedir.
  Allah resulünün  Bedir'e  geldiğinde oradan daha önce geçmiş olanların  nereden geldiğini anlamak üzere  develerin dışkılarına baktığını biliyoruz.. Develerin dışkılarındaki hurma çekirdekleri; kervanın mı, yoksa  Kureyş'ten gelenlerin mi diye..  Gaybı bilse idi, buna gerek duyar mıydı?
Kureyşliler Uhud savaşı sırasında, Hz. Peygamber’i öldürmek için özel ölüm timi hazırlamışlardı. Bu ölüm timinden Hz. Peygamber’i kurtarabilmek için birçok Müslüman canını vermişti. Bu zor ve sıkışık Uhud ortamında Hz. Peygamber yaralanmış, kanı dökülmüş ve bir mağaraya zor sığınabilmişti.  Gaybı bilen bir peygamber  kendi hayatını  riske sokar mıydı?  Onca Müslümanın öldürülmesini  engellemez miydi!.?
İfk hadisesinde  sevgili eşine atılan iftiranın iftira olduğunu  bilmedi, belki bir hata etmiştir! diye sahip çıkamadı! .. Gaybı bilseydi iki ay kadar eşine sahip çıkmaz mıydı? O sıkıntıları eşine yaşatır mıydı?
İslam’ı tebliğ etmek üzere  Hz. Peygamber’den (s.a.v)  bir heyet göndermesini  isteyen Necid kabilesinin isteği üzere görevlendirilen 70 kadar sahabeye kurulan tuzağı bilememesi!. Hatta onların öldürülmesinin haberini aylar sonra öğrenmesi bize neyi anlatır?..!
Peygamber arkasında yıllarca namaz kılan münafıkların kim olduğunu bilmiyordu. [9/101] Bu örnekleri onlarca hatta yüzlerce sayabiliriz. Sadede dönersek; Peygamber gaybı bilmiyordu. Gayb namına bildiği sadece Vahiy ile bildirilen Kur'an'dı. Bunlar dışında Allah resulünün gaybı bildiği konusundaki tüm anlatımlar sonradan üretilmiştir. Allah resulünün gaybı bilmemesi, yüce Rab’bın sünetullahına uygundur.  Allah’ın kanunları yaz boz değildir. Her yerde, her şartta herkes için geçerlidir.  Kuran’a uymayan her rivayet yalandır uydurmadır. Hem Allh’a hem de resule İftiradır.
İşin aslı  gelecekten haber verdiği iddiasında olan, FİTEN ve MELAHİM hadislerinin hepsi baştan problemlidir. Güya Peygamberimiz ileride çıkacak fitneleri (FİTEN) ve kanlı hadiseleri (MELAHİM), Müslümanların birbirlerinin boynunu vuracağına dair ihbarat-ı gaybiyye (geleceği haber vermesi) türünden tüm hadisler uydurmadır. Peygamber asla geleceği bilemez. Bu hadisler şu amaçla uydurulmuştur. Pek çok cinayetler işleyen Müslümanlar işi kadere havale etmek ve de bunu da zaten Peygamber haber vermişti demek! Bu gelecekten haber verme (Fiten ve Melahim  Edebiyatı) Hristiyan ve Yahudilikteki apokaliptik kültürün bize uzanmış halidir.
Bu tür uydurmaların  bir başka amacı da  peygamber sonrası onun misyonundan  çıkar sağlamaya amaçlayanların kendilerine yönelik çıkarımlarıdır. Furkan 25/30, Ayetinin muhatabı olmamaya bakalım!  “O gün Elçimiz diyecek ki, “Ey Sahibim, benim kavmim bu Kur’ân’ı kendilerinden uzak tuttular”.
Allah resulü insanlığa çok güzel örnek oldu. En güzel örnekliği de  neye tabi olduğudur? Allah ın kitabına. Bunun bize yansıması da onun yolunda yürümektir  Gerisi hikaye!....
Ne yazık ki islam coğrafyasında ve  ülkemizde  bu kadar yalanı din diye anlatan, Vaaz ve nasihatler ile bu yalanları  canlı tutmaya çalışan  çokça şarlatan mevcut!.. Maalesef bunlar dini cübbe ve sarıkla temsil ettiklerini düşünüyorlar!!  Bunlar;  Resulullah’a yapılan  iftiraları reddedenleri kafir ilan edebiliyor.  Hitap edecek binlerce de cemaat bulabiliyor!!!.
 
  HZ. PEYGAMBERİ DOĞRU ANLAMAK:
Bizler  Resulullahı şekil üzerinden anlamayı din edinmiş toplumların fertleriyiz! Her zaman  sakal-ı şerifini, hırka-i saadetini, şemail-i şerifini öne çıkardık. Kainatı  mucizât-ı ahmediyye ile doldurduk. Rivayetlerin dili ile anlatılan resulde; O’nun başının üstünde sürekli dolaşan bulutun olması, bastığı taşlarda iz bırakması, önünü gördüğü kadar arkasını görmesi ve karanlık yerleri aydınlatması, parmaklarından suların fışkırması, elinin işareti ile ayın ikiye bölünmesi, batmış güneşi yeniden beri çekerek zamanı geriye döndürmesi, gölgesinin yere düşmemesi, halen ölmemiş, kabrinde hanımları ile halvet olması, bir bardak süt ile onlarca kişiyi doyurması, kainatın onun yüzü suyu hürmetine yaratılmış olması,  Allah ın ona aşık olması, …vs…vs...  vs….. daha neler neleerrrr…!
Bizler bütün bunları din ve itikat konusu sayarken,  O’nun risaletini, getirdiği ölümsüz ilkeleri görmezden geldik!. İnsanlar onun sakalını,  hırkasını ziyaret için birbirlerini ayak altına alırken, O’nun Kur’an’ı uygulama metoduna,  sahih sünnetine dönüp bakmıyorlar bile!.. Bir kardeşimiz mevcut halin;  “Hz. Aişe annemize iftira atan, sonrada öldükten sonra peygamberin gömleği ile kefenlenmeyi tavsiye eden Abdullah b. Ubeyy’e halimiz ne kadar da benziyor”.! Sözü doğrularcasına  dinin  hurafe ve iftiralarla dolduruyoruz, sonra da onun sakalını öperek paçayı kurtarmaya çalışıyoruz!!. Böylesi kolayca köşe dönme, emeksizce cennet kapma oyunları ile kendimizi kandırıyoruz!
Oysa Allah resulünün giysisi, görünümü  yaşadığı toplumla uyumlu olmasına rağmen,  Allah şekillerinize bakmaz, amellerinize, kalbinize bakar diyordu. O temiz ve güzel giyinirdi. Kendisine bakar, bir topluma gideceği zaman güzel kokular sürer, kötü kokulu yiyecekleri tüketmezdi..  Misafiri geldiğinde en güzel şekilde karşılar ikram ederdi. O, emin dürüst  ve güzel ahlaklı, alçak gönüllü  idi. Kendi işini kendi görür, kimseye yük olmayı sevmezdi. Ben sizin kralınız değil, sizden biri ve kuru ekmek yiyen bir kadının çocuğuyum derdi.  Merhametli sevgi dolu idi. İnsanlara merhamet etmeyene Allah’ta merhamet etmez derdi. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız derdi. İnsanlarla iyi geçinmeyi ve  yardım etmeyi tavsiye eder,  komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.  Komşusu kendisinden emin olmayan kimse mümin olamaz. Derdi. Sizin en hayırlınız ailesine ve çocuklarına en iyi davranandır derdi. O, Çalışıp üretmeyi, kazanıp dağıtmayı sever, iki günü eşit olan aldanmıştır, çalışan ele cehennem ateşi değmez derdi. Tembellik ve miskinlikten ikrah ederdi.
Maalesef görüldüğü gibi ortada model alınacak  beşer bir resul yok!  O buharlaşmış mucizeler sarmalında kaybolup gitmiştir. Fatiha’nın sonunda da belirtildiği üzere bizler de Yahudi ve Hristiyanların kendi peygamberlerine yaptıkları  gibi,  O’nu ilahlaştırma yolunda bayağı bir mesafe almış durumdayız! Ortada örnek alınacak bir peygamber maalesef ki yok!
Bugün onun övülmeye değil, örnek alınmaya ihtiyacı var! Onun sünneti içinde yaşadığı Arap toplumunun adetleri, gelenekleri değildir. Onun sünneti hayatın değişmez evrensel ilkeleridir. Onun sünneti Kuran’ı yeryüzünde uygulamaktır. Bu yüzden o yaşayan, yürüyen Kuran’dır.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder